Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, haftalık olağan değerlendirme toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Sosyal Medya hesaplarından canlı olarak yayınlanan açıklamada Davutoğlu iktidarı ve koalisyon ortakları diyerek MHP ve Vatan Partisi’ni hedef aldı.
Koronavirüs süreciyle değerlendirmelerine başlayan Ahmet Davutoğlu, iktidarın basit maske dağıtım işini bile yönetememiş olmasının normalleşme sürecinin yönetimi konusunda endişe yarattığını vurguladı. Davutoğlu, 65 yaş üstüne uygulanan yasağın acilen kaldırılması gerektiğini söyledi: “Basit bir maske dağıtımını, sokağa çıkma yasaklarını yönetemeyen, normal bir gidişatı krize çeviren iktidarın, gerçekten ciddi bir sağlık krizini yönetmesi mümkün değildir. İktidarın 65 yaş üstündeki insanımız için alabildiği tek önlem sokağa çıkma yasağı olmuştur. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Okul olmadan milli eğitim bakanı olmak, hastane olmadan sağlık bakanı olmakla aynı şey. 65 yaş üstü için önlem alamıyorsunuz, özel düzenleme yapamıyorsunuz sadece evlerine hapsediyorsunuz. Bunu da salgınla mücadele etmek sanıyorsunuz. Yapmayın. Her şeyi bırakın bu yaptığınız demokratik değil, insan haklarına aykırı. İnsanların sokağa çıkmalarını üç ay yasaklayamazsınız. Bu yaptığınız böyle giderse başka sağlık sorunlarına yol açacak. Bir an önce bu yasağı gerekli önlemleri alarak kaldırın.”
“İktidar normalleşmeden AVM’leri açmayı anlıyor, milletimiz ise huzurun tesis edilmesini…” diyen Gelecek Partisi Lideri, 3 milletvekilinin, vekilliklerinin düşürülmesi sürecine değindi: “İktidar ve ortağı bugün veya yarın yapılacak yanlışlar, işlenecek cürümler, millet ve demokrasi aleyhine atılacak adımlar konusunda bizleri hiç yanıltmıyorlar. Yapmazlar diyoruz, yapıyorlar. O kadar da olmaz diyoruz, daha kötüsü oluyor. Bakın daha geçen hafta gerçek normalleşme, siyasetin normalleşmesidir demiştik. Daha bizim bu cümlelerimiz ağzımızdan çıktıktan birkaç gün sonra siyaseti gerecek, demokrasiyi ve adaleti ayaklar altına alacak, son tahlilde siyasetin alanını ve meşruiyetini biraz daha daraltacak şekilde milletvekillerini cezaevine gönderdiler. Milletvekillerinin cezaevine gönderilmesi bir adalet arayışından değil tamamen artık siyaset üretemeyen, bu ülke için taş üstüne taş koyamayan iktidarın tıkanmasından dolayıdır. Çünkü bu iktidar ve ortaklarının siyasete dair kurdukları her cümle ya adliyeyle ya da cezaeviyle bitmektedir. Erdoğan ve AK Parti, bir zamanlar, bu anlayışla mücadele etmek üzere siyaset yapıyordu. Milletimizin Erdoğan’a ve AK Parti’ye geçmişteki teveccühünün temel gayesi, Türkiye siyasetini bu dar, yasakçı, çarpık anlayıştan çıkarmasını sağlamaktı. Ancak maalesef, bugün eski düzenin bekçilerinden oluşan yeni ortaklarıyla birlikte Türkiye’yi yıllarca mücadele ettiğimiz bu yasakçı, fırsatçı anlayışa tekrar geri döndürmenin gayreti içindeler.”
İktidarın Türkiye’yi demokrasiden, özgürlükten, adaletten, hak ve hukuktan uzaklaştıracak adımlar attığını belirten Ahmet Davutoğlu, geçmişte siyasetçilerin ifade özgürlüğünün genişlemesi için çalışan Erdoğan ve AK Parti’nin bugün siyaseti baskılayan, milletvekillerini hapse gönderen bir iktidara dönüştüğünü vurguladı: “Erdoğan’ın kendisi ile ilgili yasaklar sona ersin ve milletvekili olsun diye düzenleme yapan bir Meclis’ten tekrar hapishaneye vekil gönderme rekoru kıran bir Meclis’e geçiyor olmamızın vebali AK Parti’nin boynuna asılacaktır.
Davutoğlu, CHP milletvekili Enis Berberoğlu’na mahkumiyet yolunu açan iddiaların bir başka isim tarafından da gündeme getirildiğini hatırlattı: “Bakın bugünlerde iktidar ekranlarında dolaşan ünlü bir 28 Şubatçı var. CHP milletvekili Berberoğlu’nun mahkumiyetine yol açan, Suriye halkına giden yardımları küresel odaklara iştiyakla koşarak ihbar eden yerli bir muhbirdir kendisi. Bu yerli muhbir tüm hayatı boyunca ülkemizi bir gün Pekin’e, diğer gün Moskova’ya ihbar etmiş, nerede millet aleyhine bir faaliyet varsa ömrünü orada harcamış, her türlü zulmün yılmaz savunucusu olmuş bir isimdir. İktidar bu yerli muhbiri çok seviyor. Bu muhbir aynı zamanda, bir taraftan Çin’in Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yaptığı zulümlerin savunucusu diğer taraftan zalim Esed’in Türkiye tanıtım mümessilidir. İşte bu yerli muhbir 13 yıl önce de televizyon televizyon dolaşıp AK Parti’nin kapatılması ve Erdoğan’ın yargılanması için yargıya yaptığı başvuruyu anlatıyordu; bugün ise iktidar televizyonlarında bir başka partinin kapatılması gerektiğini savunuyor.Bu çok manidar bir örnektir. Maalesef, bugün AK Parti geçmişte celladı olmak için uğraşmış kim varsa hepsiyle ortaklığa girmiş durumdadır. Bu kadar basit ne yazık ki. Celladına aşık olan bir iktidar var önümüzde.”
Davutoğlu, Genel Başkanlıktan ve Başbakanlıktan ayrılırken verdiği sözleri her fırsatta kendisine hatırlatanlara “Benim sadakat sözüm 28 Şubat aktörleri ile kol kola giren Erdoğan’a değil” diye seslendi: Bizim sadakat sözümüz 28 Şubat zihniyetiyle ve doksanlı yılların vesayetçi anlayışla mücadele eden Erdoğan’a ve AK Partiye idi; 28 Şubat’ın aktörleri ve ideologları ile kol kola giren ve ülkemizi yeni vesayetlerin ve otoriter anlayışların etkisi altına sokan Erdoğan’a ve AK Parti’ye değil. Dava dediğimiz ilkeler ve değerler manzumesine sadakat göstermeyenlere sadakat doğru da değildir caiz de değildir.Ayrıca kendileri verdikleri en basit söze bile sadakat göstermeyip en yakın dava arkadaşlarını trol çetelerinin hedefi haline getirenlerin, kişilere duydukları kini ve öfkeyi Allah rızası için açılmış vakıflara kayyum atamaya ve eğitim kurumlarını kapatmaya kadar götürenlerin muhataplarından hayat boyu kayıtsız şartsız sadakat beklemeleri nasıl bir çifte standart, nasıl bir egoist tutumdur? Milletimiz kimin samimi kimin kötü niyetli, kimin vefalı kimin hain, kimin dost kimin düşman olduğunu çok iyi biliyor”
Davutoğlu, iktidar olduklarında bugünkü hukuksuzlukların, adaletsizliklerin yol açtığı yaraların sarılacağı sözünü verdi: “Bu AK Parti-MHP ve Vatan Partisi koalisyonu Türkiye’yi bir askeri nizamiye, milletimizi hizaya sokulması gereken kalabalıklar, devleti ise askerî harekât komutanlığı zannetmektedirler. Adaletten ekonomiye, eğitimden sivil topluma, kadından gençlere bu koalisyonun bütün sorunlara karşı tek bir aracı vardır; baskı, ambargo ve sindirme.
Hiçbir konuyu medeni bir şekilde konuşamıyorlar. Kendileri dışında vatan haini, terörist, bölücü ilan etmedikleri kimse kalmadı. Kaldı ki sadece 5 yıl önce bugünkü koalisyon hükümetinin ortakları birbirlerine en ağır küfürleri etmenin yanında her birisi diğerini yüzlerce kez vatan haini ve terörist ilan etmiştir.Türkiye, milletimiz ve bunca yıllık tarihimiz bu liyakatsizliği, ciddiyetsizliği ve kabalığı hak etmiyor. Maalesef bugün bu iktidar eliyle ülkemizin, kurumlarımızın, üniversitelerimizin, medyamızın, sivil toplumun mecbur edildiği bataklık görülmemiştir. Gelecek Partisi öncelikle bu bataklığı kurutmak için yol çıkmıştır.”
İktidarın basit meseleleri yönetim krizine dönüştürdüğünü vurgulayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, son olarak iptal edilen sokağa çıkma yasağını örnek verdi: “Sağlık Bakanı “sokağa çıkma yasağı yok” dedi. İç İşleri Bakanı sokağa çıkma yasağı ilan etti. En sonunda Cumhurbaşkanı bu yasağı kaldırdı. Bütün bunlar 72 saat içerisinde oldu. Bu fotoğrafı görünce insanın La Havle çekmekten başka bir şey gelmiyor elinden.”
Davutoğlu, son dönemde yaşanan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kaynaklı olduğunu vurguladı: Bu ucube sistem çelişkiden ve krizden başka bir şey üretememektedir.
Bu ucube sistemin Türkiye’ye demokrasi, yaşam kalitesi ve hepsinden önemlisi ekonomik alanlardaki maliyeti artık taşınamaz bir noktaya doğru gitmektedir. Türkiye, çok yapısal ve ciddi bir sistem ve yönetim kriziyle karşıya karşıyadır. Türkiye’nin bu sistemle alacağı bir yol bulunmuyor.Milletimizin geleceğinin bu ucube sistem tarafından rehin alınmasına müsaade etmeyeceğiz.Sırf hükümet ve koalisyon ortakları iktidarda kalacak diye ülkemizin 1970’lerin içine kapanmış, üç kuruşa muhtaç, bütün demokratik değerlerden kopmuş, bir grup mutlu azınlığın refahına ve iktidarına hizmet eder hale gelmesine müsaade etmeyeceğiz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi daha fazla enflasyon daha fazla kriz daha fazla otoriterlik üretmekten başka hiçbir işe yaramamaktadır. Türkiye’yi koalisyonlara mahkum etmiştir. Normalde baraj altında kalacak bir partiyi iktidar yapmıştır. Bugüne kadar koalisyon ortağı olduğu her dönemde ülkeye ekonomik çöküntü ve siyasal kriz yaşatan ve ortaklarını baraj altına iten bir parti, bugün iktidarın aklı ve yol göstericisi konumundadır. Bu aklın ve kılavuzluğun ülkeyi getirdiği yer ortadadır. Aklın yolu birdir. Bir an evvel bu felaketin durdurulması gerekmektedir. Ülkeyi uçuracağız diye getirdikleri sistem ülkeyi uçurumdan aşağı uçurmuştur.Milletimiz de içine düşünülen bu durumdan ciddi şekilde rahatsızdır. Gelecek Partisi olarak, ülkemizin doğru kararlarla yönetilmesini mümkün kılacak ve denge-denetleme mekanizması güçlü tam bir parlamenter sistemi savunuyoruz. Tek akıl değil ortak akıl, hızlı karar değil hızlı ve doğru karar, keyfilik değil hesap verilebilirlik, twitter tepkileriyle şekillenen değil rasyonel tahlillerle işleyen tam parlamenter sistem.”
Ahmet Davutoğlu, iktidar ve ortaklarını tutarsızlıkla suçladı: “Bugünkü iktidar ve ortaklarının en önemli özelliklerinin başında tutarsızlıkları gelmektedir. Emin olun bunların tutarlı bir gelecekleri de olmayacaktır. Bugünkü Erdoğan’ı beş yıl önceki bir AK Parti mitinginde konuştursanız yuhalanırdı. Bugünkü Bahçeli beş yıl önce partisinin mitinginde Erdoğan ile ilgili bugünkü konuşmaları yapsaydı yuhalanırdı. Bugünkü Bahçeli’yi ya da iktidar televizyonlarında iktidarın asıl sahibi olduğunu söyleyen 28 Şubatçıyı da. Bakmayın siz bunların ağızlarını açınca bin yıllık cümleler kurduğuna. Bu iktidar ve ortaklarının siyasi tutarlılık tarihi beş yıl bile değildir. Bu iktidarın bütün siyasi vizyonu, gelecek perspektifi de bugünden ibarettir. Bunların bir yarını bile yoktur. Onun için bu iktidarın iktidarda kalmaktan başka hiçbir vizyonu bulunmamaktadır. Tam da bundan dolayı bu iktidar her türlü değeri kendisine maşa ve araç olarak kullanmaktadır.İktidarda kalmasına yarayacak her şeyi hiç utanmadan kullanabilir.
Onların tek derdi bugün iktidar olmaktır.
Gelecek Partisi Lideri Ayasofya’nın siyasal istismara alet edilmeye çalışıldığı uyarısında bulundu: “Erdoğan daha kısa bir süre önce neredeyse seçmenini azarlayarak “Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgah” demişti. Şimdi belli ki artık siyaset üretilemiyor, demokrasi üretilemiyor, adalet üretilemiyor, hepsinden önemlisi ekonomi üretmiyor… Şimdi sıkıştınız yeniden Ayasofya’ya sarılıyorsunuz. Bakın bu Türkiye’nin tanıdığı ve bildiği bir hikayedir.On yıllardır sıkışan, toplumla duygudaşlığı zedelenen, toplumsal desteği azalan her iktidar ya bir kutsal mekanımızı ya da bir ortak değerimizi keşfederek, araçsallaştırmaya yöneliyor. Kutsallarımıza, ortak sembollerimize sıkıştığınızda kullanacağınız bir kart muamelesi yapmaktan vazgeçin. Öncelikle şunu açıkça ifade edelim, Ayasofya sizin elinizde bir malzeme, bir araç veya bir pazarlık kartı değildir. Siz Ayasofya’yı bir kart olarak görebilirsiniz ama Ayasofya bizim için öncelikli olarak fethin sembolüdür. İki de bir iktidarların sıkıştıklarında kitleleri etkilemek için gündemlerine aldıkları pazarlık kartı değildir. Olmamalıdır. Mesele elbette Ayasofya’nın tekrar mescid yapılması değildir. Ayasoyfa mescid olarak açılacaksa açılır. Ancak bunun bir tezgah olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı’dır, Öyle üç yıl beş yıl önce de değil. Daha geçen sene söyledi bunu. Önce sayın Cumhurbaşkanı çıksın Ayasofya’nın açılmasının niçin tezgah olduğunu millete açıklasın. Ardından bu tezgâhın nasıl bozulduğunu da bizlere bir anlatsın. Sonra, oturur, Ayasofya’nın açılması konusunu hep beraber konuşuruz.”
Ülkenin yaşadığı yönetim krizinin en acı hissedildiği alanın ekonomi olduğunu vurgulayan Ahmet Davutoğlu, ekonomi yönetimini hedef aldı: “Hükümetin ekonomi bakanı her seferinde ülkemizi biraz daha zora sokacak kararlara imza atıp duruyor. Hafta geçmiyor ki yeni bir çılgınlık ve cahillikle karşılaşmayalım. Ülke içinde “ekonomimize saldırıyorlar”, ülke dışında ise “lütfen küresel dayanışmaya bizi de dahil edin” diyen tutarsız bir ekonomi yönetimi ile karşı karşıyayız. Basına yansıyan açıklamalara bakılırsa Hazine ve Maliye Bakanı hala yabancı merkez bankaları ile sözüm ona “swap konusunda teknik çalışmalar” sürdürmeye devam ediyor. ABD, AB, Japonya ve İngiltere Merkez Bankalarından yüz bulamayan, içerde millete dış mihraklar masalı anlatan iktidar şimdi de “teknik çalışmalar yoğun biçimde devam ediyor” laflarıyla durumu idare etmeye çalışıyor. Acaba milletin içinde bunların her hangi bir teknik çalışma yapacak liyakate sahip olduğuna inanan bir Allah’ın kulu var mıdır? Ekonomi yönetimi son 2 yılda ülke ekonomisine verdiği zarar yetmiyormuş gibi, Merkez Bankası kanalıyla yeni ve telafisi zor olan uygulamalarına da son sürat devem ediyor. Merkez Bankası’ndan yapılan son açıklama ile 20 milyar TL’lik “yatırım taahhütlü avans kredisi” kullandırılacağı duyuruldu.
Merkez Bankası’nı böylesi bir yola sokan iktidar “ülkemiz açısından kritik önemde olan seçilmiş sektörlerdeki yatırımların” destekleneceğini söylemektedir.Milletimiz sizin sektörden ne anladığınızı, şirket deyince kimleri kast ettiğinizi, kaynakların kullanımı deyince nerelerle iş tutacağını çok iyi bilmektedir. Buradan iktidara sesleniyorum. Yapmayın. Yazıktır, günahtır. Büyük hata içindesiniz! Merkez Bankası’nın verdiği para, tasarruf kaynaklı değil dışsal paradır.
Liyakatsizliğin ve ciddiyetsizliğin gücüyle en fazla yıkabilirsiniz, bozabilirsiniz ama inşa edemezsiniz. Edemiyorsunuz da. Çin modeli mi sizin “milli ekonomi” den anladığınız? Maocu ortaklarınızdan mı alıyorsunuz bu fikirleri? Bu mu sizin milliliğiniz?”
Gelecek Partisi’nin ilkesinin doğruya doğru, yanlışa yanlış demek olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye’nin Libya politikasının doğru olduğunu vurguladı: “Libya’da son dönemlerde güzel haberler geliyor. Libya’da BM’nin tanıdığı meşru Ulusal Mutabakat Hükümet darbeci Hafter’in elindeki birçok yeri bir bir alıyor. En son Tarhuna ve Sirte’den darbeci Hafter’in güçleri çekilmek zorunda kaldı. Burada Türkiye doğru bir politika gütmüştür. Sonuçları itibariyle oyun değiştirici bir hamlede bulunmuştur. Hükümetin ve Türkiye’nin bu politikası hem siyaseten hem stratejik olarak doğrudur. Bu aşamada, Türkiye sahadaki askeri kazanımlarını siyasal kazanımlara dönüştürmek için çok taraflı bir diplomasi atağı başlatmalıdır. “
Görevdeki bakanların kendilerini tek bir kişiye ispat etmeye çalışmaktan yorgun düştüğünü vurgulayan Ahmet Davutoğlu, bakanların doğrudan kendilerini ilgilendiren konularda bile rahat hareket edemediklerini söyledi: “Bir hafta gündemin merkezinde olan bakanların bir hafta sonra ortalıktan kaybolmaları, bakanların doğrudan kendilerini ilgilendiren konularda dahi “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ile” ifadesini ekleme ihtiyacı hissetmeleri, aldıkları kararlar bu ifadeye rağmen değiştirilip itibarları zedelendiğinde sus pus olmaları bu yorgunluğun, bu ürkekliğin, bu bezginliğin ve bu bıkmışlığın yansımalarıdır.”
Gelecek Partisi Genel Başkanı 15 Haziran’da kapsamlı ve hemen uygulanabilir politika teklifleri içeren “Gelecek Ekonomi Modeli ”nin kamuoyuna açıklanacağını söyledi. Davutoğlu “Gelecek Eğitim Modeli”, “Gelecek Tarım Modeli”, “Gelecek Yönetim Modeli” çalışmalarının da kamuoyuyla paylaşılacağını belirtti. Teşkilatlanma çalışmalarının tüm hızıyla devam ettiğini vurgulayan Ahmet Davutoğlu, Genel Merkez binasının da Haziran ayı sonunda açılacağını duyurdu. Davutoğlu sözlerini “ Gelecek Partisi ile Temiz siyaset, Bilge siyaset, Adil siyaset, Şeffaf siyaset Gelecek!” diyerek tamamladı.
Kaynak: Gelecek partisi veb sitesi