Bir İSDEMİR işçisi, Özçelik-İş’in sendika üyeliği ve dayanışma aidatı kaybı olarak İSDEMİR patronundan 17 milyon lira almasıyla ilgili açtığı dava’da Davalı hakkında tanıklık yapan Özçelik-İş Genel Merkez yöneticisi Bayram Altun’un tanıklığına karşı taraftan itiraz geldi.
Davacı işçi vekili Avukat Bülent Akbay Ankara 4. İş Mahkemesine yaptığı itiraz dilekçesinde Bayram Altun’un gizli protokolde imzası olduğu gerekçesi ile itirazda bulunurken, diğer davalı tanıklarının beyanlarına karşı beyanda bulundu.
Geçtiğimiz günlerde Mahkeme dosyasına sunulan itiraz dilekçesinde ise şu ifadeler yer aldı:
“Sayın Mahkemenizin dosyası bünyesinde, davacı müvekkil tanıkları ve davalı tanıkları dinlenmiş olup;
tanık anlatımlarına ilişkin aleyhe hususları kabul etmemekle birlikte tanık anlatımlarına ilişkin
beyanlarımızı sunuyoruz. Şöyle ki;
Davacı tanığı Mehmet ANIL mahkeme huzurunda; ”2015-2016-2017 yıllarında bizim sendika sözleşmesi
yapılmadı. Bizden aidat kesilmedi. Bu esnada duyduğumuz kararıyla İsdemir, sendikaya bunu
karşılığında para ödemiş. Ancak 2015-2016-2017 yıllarında biz sendikalıydık. Fakat bu haklardan
yararlanamadık.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı İbrahim ZORLU mahkeme huzurunda; ”davacı ve ben davalı şirketin kadrolu ve sendikalı
işçisi idik, sendikamız 2015-2016-2017 yıllarında yetkili olmasına rağmen işçi adına yapması gereken
sözleşmeyi işverenle yapmayıp kendi sendikası adına 17.000.000,00 TL’yi gizli bir tutanakla bu parayı
aldı, biz bunu yerel gazete olan SES gazetesinden öğrendik, 2018 yılında da gizli bir protokol ile bu
parayı aldığını öğrendik, sendika 3 yıl sözleşme yapmamak adına bu parayı alarak bizleri mağdur etti,
aidatımız kesilmedi, aidatımız kesilmediği halde bu para gerçek hak sahibi olan bizlere ödenmesi
gerekirken 3 yıl boyunca bize bir kuruş dahi ödenmedi, işverenin 3 yıl boyunca her bir işçiye ödemesi
gereken miktar 100.000,00 TL ve üzerinde idi, ben ve davacı dahil tüm işçiler bu durumdan maddi ve
manevi olarak çok zarar gördük, bizi koruması gereken sendikamızın bizi korumayıp işveren ile gizli bir
protokol ile anlaşma sağlayarak bu şekilde davranması bizlerin hem işverene hem de sendikamıza karşı
güvenini zedeledi, biz işçiler ortada kaldık, bu durumda hiç şekilde hakkımızı savunamadık” şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Bilindiği üzere 6356 sayılıSendikalar veToplu İş SözleşmesiKanununda işçi veya işveren olması fark
etmeksizin sendikal kuruluşların gelirlerinin neler olabileceğinet bir şekilde belirtilmiştir. Bahsi geçen
Kanunun 28 .maddesi1. Fıkrasındayer alan “Kuruluşların gelirleri ve giderleri MADDE 28 – (1)
Kuruluşların gelirleri;
- a) Üyelik ve dayanışma aidatları,
- b) Tüzüklerine göre yapabilecekleri faaliyetlerden sağlanacak gelirler,
- c) Bağışlar,
ç) Mal varlığı gelirleri, mal varlığı değerlerinin devir, temlik ve satışlarından doğan kazançlardan,
ibarettir ” ile aynı hükmün devamında 3. Fıkrada yer alan ” İşçi kuruluşları, işverenler ve bu Kanun ve
diğer kanunlara göre kurulan işveren kuruluşlarından; işveren kuruluşları da işçilerden ve bu Kanun ve
diğer kanunlara göre kurulu işçi kuruluşlarından yardım ve bağış alamaz. ” hükümleri çerçevesinde davalı
sendika tarafından düzenlenen protokol doğrultusunda İSDEMİR tarafındanödenen 17.000.000 TL ‘ nin
kanuna aykırı bir biçimde alındığıizahtan varestedir.
Sendikaların yasal mevzuatımız uyarınca işveren kuruluşlarından yardım ve bağış alamayacağı
hususundaki beyanlarımızı tekrarla, dosya bünyesinde dinlenen tanık beyanları ile de desteklendiği üzere,
davalı sendika işverenden 17.000.000,00 TL ödeme almış olup, ödeme sonrası davalı sendika geriye
dönük 3 yıllık toplu iş sözleşmesi yapmamış ve bünyesinde bulunan işçileri de toplu iş sözleşmesi nedeni
ile sağlanacak haklarından mahrum etmiştir.
Davalı sendika, cevap dilekçesi ile her ne kadar ”01.01.2015’den başlayan dönem için geriye yürürlü TİS
sürecinde ısrarcı olmak ve gerekirse grev uygulaması yoluna gitmek; 3 yıldan beri yaşanan
olumsuzluklar, işçi çıkışları, sendikal rekabet nedeniyle ortaya çıkmış bulunan bölünmüşlük ve yeni
çatışma ve kırgınlıkların ortaya çıkması gibi durum ve ihtimaller, yanında ve ilave olarak mevcut yetki
belgesiyle bu çerçevede geriye yürürlü bir sözleşmenin imzalanmasının akabinde ileriye yönelik yeni TİS
yetki sürecinin başlatılma durumu, işverenlik veya rakip sendikanın muhtemelen bu yeni yetki sürecine de
itiraz ederek yargı konusu yapması ve süreci tıkaması durumunda ortaya çıkabilecek yeni durumlar, yeni
yetkiye itiraz sürecinde yaşanabilecek yeni işçi çıkışları ,boşluklar , olumsuzluklar, yaşanabilecek kaos ve
kargaşa, müvekkil sendika ve işyeri çalışanlarına olumsuz etkileri vb. muhtemel olumsuzluklar dikkate
alınarak” geriye dönük TİS ısrarının olumsuz sonuçlar doğuracağından bahsetmişse de kanaatimizce işbu
beyanlar yalnız ve yalnız davalı sendikanın haksız kazancının meşru temellere oturtulma çabasıdır.
Nitekim davalı sendikanın cevap dilekçesi açıkça ikrar mahiyetindedir. Anılan cevap dilekçesinin
incelenmesi ile birlikte geriye dönük TİS yapılmaması halinde yalnızca sendikanın uğradığı aidat
zararının giderildiğinden bahsedilmiştir.Bu cihetle geriye dönük 3 yıllık süreçte sendika bünyesinde
bulunan işçilerin haklarına zeval getirildiği, toplu iş sözleşmesinden faydalandırılmadığı, yapılan protokol
ile haklarının ihlal edildiği de görülmektedir. Sendika yapılan protokol ile alınan paranın her ne kadar
aidat zararı olduğunu belirtmekte ise de, sendikanın bir işletme olmadığı, işçilerin hak ve menfaatlerini
gözetmek için kurulduğu ve işçiler tarafından bu beklenti ile üye olunduğu,gözönüne alındığında,
sendikanın herhangi bir zararı olmadığı, üyelik aidatını bir zarar gibi nitelemesinin haklı olmadığı, aidat
ödenmemiş olmasını bir zarar gibi göremeyeceği, bu protokol ile işçilere herhangi bir menfaat
sağlanmadığı gibi aksine haklarının ihlal edildiği gözönüne alındığında, işçi menfaatlerinin aksine kendi
menfaatlerini gözeterek yapılan işlem açıkça hukuka aykırı veişçilerin aleyhinedir.
Davalı sendikanın,olumsuz yetki tespitinin iptali ile sendikanın 2015-2018 yılları arasında
imzalanmayan toplu iş sözleşmelerine ilişkin olarak sözleşme yapma yetkisi tanınmış iken ve bu
yetkiye istinaden toplu iş sözleşmesi yapması ve dava dışı İSDEMİR ile 2015 – 2018 arası dönem için
anlaşma yapılarak işçilere bu süreçteki hak ve alacakkayıplarının nasıl telafi edilebileceği hususunda
görüşmesi gerekirken , gizli bir protokol ile müvekkil gibi diğer işçilerin toplu iş sözleşmesiz geçen
süreçteki hak ve alacakları yerine kanuna aykırı bir biçimde işverenden yüklü miktarda para aldığı
göz önünde bulundurulduğunda müvekkilin 2015 – 2018 döneminde oluşan maddi – manevi zararının tazmininden sorumlu olduğu açıkça ortadadır.
Davalı tanığı MEHMET GÜNGÖR mahkeme huzurunda; ”2018 yılında yeni bir sözleşme ile yolumuza
devam ettik. Dava dilekçesinde bahsedilen şekilde gizli bir protokol yoktur. Sendikamız 2014-2017
yılında maddi ve manevi olarak zarara uğratıldığı için 17 milyon TL’yi İs demir bize ödedi. Ödenen bu
paranın işçilerle herhangi bir alakası yoktur.” şeklinde beyanda bulunmuştur. İşbu beyanda açıkça ikrar
mahiyetindedir. Davalı tanığı beyanında, davalı sendikanın haksız ödeme aldığını kabul etmiş ve işbu
ödemenin işçiler ile hiçbir alakası olmadığına yönelik beyanda bulunmuştur. Keza Davalı tanığı
MUHAMMET MUSTAFA TAŞTAN mahkeme huzurunda; ”Dava dilekçesinde bahsedildiği gibi gizli
protokol yoktur. İş veren ile sendika arasında yapılmış bir protokol vardır. İs demirin protokol gereği
ödediği 17 milyon TL yetkisiz kaldığımız döneme ilişkin işçilerin geri ödemesi gereken aidat bedeli
olmak ile birlikte aynı zamanda ödenen bu tutar sendikanın mağduriyetini gidermek içindi” şeklinde
beyanda bulunarak sendikanın ödeme aldığına yönelik açık beyanda bulunmuştur.
Sendikalar işçilerin haklarını iyileştirmek ve korumak neticesinde aidat geliri elde etmektedir. Somut
olayda yaratılan tablo ise, işçilerin haklarından vazgeçmek suretiyle işverenden ödeme almaktır. Somut
olayda davalı sendika işçi aleyhine davranmış ve bunun karşısında dava dışı işverenden ödeme almıştır.
Tanık beyanları ile sabit olan işbu husus karşısında haklı davamızın kabulüne karar verilmesi yasal
mevzuatımızın bir zorunluluğudur.
Ayrıca ve önemle belirtmek isteriz ki,DAVALI TANIĞI BAYRAM ALTUN dava dışı işveren ile
akdedilen gizli protokolde imza sahibi kimselerdendir. Bir kimsenin kendi yaptığı işleme ilişkin aleyhe
konuşması kendisinden beklenemez. Daha doğru bir anlatımla imza sahibi kimselerden olan DAVALI
TANIĞI BAYRAM ALTUN’un somut olaya objektif ve tarafsız yaklaşması mümkün değildir. Kendi
yaptığı işlemin hukuka aykırı olduğunun kabulü halinde dahi tarafsız tanık beyanında bulunamaz. İşbu
husus açıkça hayatın olağan akışına da aykırıdır. Bu sebeple DAVALI TANIĞI BAYRAM ALTUN’un
beyanlarının hükmün esasına dayanak alınmamasını talep ederiz.
NETİCE VE TALEP : Açıklanan nedenlerle tanık beyanlarındaki aleyhe hususları ve davalı tarafça
sunulan beyanları kabul etmediğimizi bildirir, dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verilmesini,
yapılacak yargılama neticesinde davamızın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa
yükletilmesine karar verilmesini talep ederim.
Davacı Vekili
Av. Bülent Akbay”