Klimaların bilinçsiz kullanıldığında solunum yolu hastalıklarına sebep olabileceğini ifade eden İskenderun Palmiye Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Serhat Gözel,klimaların zararından korunabilmek adına klimalı ortamın sıklıkla havalandırılması gerektiğini belirtti.

Op. Dr. Serhat Gözel, “Sürekli, klimadan yayılan soğuk ve kuru havaya maruz kalmak; baş ve boyun ağrılarına, boğaz ağrısına, ses kısıklığına sebep olabilmektedir. Bunu önlemek için; klima ısı derecesinin 23-24 derecenin altına düşürülmemesi, terli bir şekilde klima karşısına oturulmaması, klimalı ortamlarında havalandırılması gerekmektedir. Özellikle kronik hastalıklara yol açmaması için klima bakımı ve filtre temizliği muhakkak yapılmalıdır” dedi.

İskenderun Gelişim Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Kemal Yıldırım:

“AĞRI TEDAVİSİNDE YENİ BİR GÜÇ: PROLOTERAPİ”

Proloterapi, çeşitli kas-iskelet hastalıkları için kullanılan, yaralı dokuda büyümeyi ve onarımı tetiklemek için az miktarda sıvıların enjekte edildiği enjeksiyon bazlı bir tedavidir. Proloterapi, enjeksiyonun yerine bağlı olarak eklemlerin kasların ve tendonların kemikte yapışma yerlerine, kasların tendonlara dönüşme yerlerine veya sinir zarlarına yakın olarak yapılabilir. Mevcut spor hekimliği uygulamalarında, en yaygın enjekte edilen Proloterapi sıvısı değişen konsantrasyonlarda dekstroz solüsyonudur. Proloterapi uygulamasında, zedelenmiş ya da işlevini yitirmiş, eklem, kıkırdak, bağ ve tendonlarda yeniden yapılanma ve kendini tamir etme niteliğinin sağlanabilmesi için, iyileşme uyarılmaktadır. Proloterapi’nin kullanımı, 1970’lerden itibaren yumuşak doku ve kas-iskelet hastalıklarını içeren araştırmalarla artış göstermiştir. Proloterapi ilkin ABD ve Orta Amerika’da 1950’lerden itibaren tedavide yer almaya başlamıştır. Türkiye’de ise 2012’de Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) Uygulamaları Daire Başkanlığı kurulmuştur. Sağlık Bakanlığı tarafından birçok Eğitim Araştırma Hastanesinde ‘’Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi’’ kurulmuştur.

PROLOTERAPİ NASIL UYGULANIR?

Proloterapi uygulamasında enjekte edilen solüsyonlar, vücutta tahriş etkisi oluşturmakta ve oluşan bu tahrişe cevap olarak vücutta yenilenme tetiklenmektedir. Dolayısıyla proloterapi, ağrı tedavisinde kullanılmakla birlikte, temel olarak ağrı kesici bir niteliğe sahip değildir. Proloterapi uygulamasında temel amaç, vücutta ağrıya sebep olan yapıların yenilenmesi ve güçlenmesidir.

Proloterapi uygulaması sonrası, yoğun tamir edici hücrelerle birlikte vücudun kendini tamir mekanizması devreye girmekte ve yaklaşık olarak 3 ay daha bu süreç devam etmektedir.

Proloterapi uygulamasında, enjekte edilen doğal içerikli enjeksiyonlar yoluyla vücudun doğal iyileşme mekanizması harekete geçirilmektedir. Dolayısıyla vücudun doğal fonksiyonlarının tekrar kazandırılması, herhangi bir ilaç kullanılmadan gerçekleştirilmektedir.

Proloterapi ilaç uygulanmadan gerçekleştirilen bir tedavi yöntemi olduğu için, vücutta hiçbir yan etkiye sebep olmamaktadır.

PROLOTERAPİ HANGİ HASTALIKLARDA UYGULANIR?

Proloterapi temel olarak, kronik nitelikte (uzun süreli) ağrılarda uygulanmaktadır. Bu bakımdan etkili proloterapinin uygulanabildiği hastalıkları şu şekilde sıralayabilmekteyiz:

  • Kronik boyun, bel, omuz, dirsek, sırt, diz ve ayak bileği ağrıları
  • Kısmi tendon, bağ ve kas lezyonları
  • Spor yaralanmaları
  • Karpal tünel sendromları

Proloterapi tedavisi Tıp usullerine alternatif değil tamamlayıcı bir işlemdir!

Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yılmaz Şahutoğlu, yeniden İskenderun Palmiye Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.

 

Op. Dr. Yılmaz Şahutoğlu Kimdir?

Op. Dr. Yılmaz Şahutoğlu, 25 Kasım 1971 tarihinde Samandağ’da dünyaya geldi. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nden mezun olan Op. Dr. Şahutoğlu, 2001 yılında İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Genel Cerrahi Uzmanlığını aldı.

Op. Dr. Şahutoğlu, 2001-2010 yılları arasında SSK İskenderun Hastanesi ve İskenderun Devlet Hastanelerinde Genel Cerrahi Uzmanı olarak görev yaptı. 2010 yılında İskenderun Palmiye Hastanesi’nde Başhekim ve Genel Cerrahi Uzmanı olarak görev yapan Op. Dr. Yılmaz Şahutoğlu, özel klinikte çalıştıktan sonra tekrar İskenderun Palmiye Hastanesi’nde genel cerrahi uzmanı olarak çalışma hayatına devam etmektedir.

 

Henüz beş yaşındaki Zemzem El Hasan,İskenderun Gelişim Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ertap Akoğlu’nun gerçekleştirdiği ‘Koklear İmplantasyon’ ameliyatıyla, duymaya başladı.

Halk arasında biyonik kulak olarak bilinen ‘Koklear İmplantasyon’ ameliyatıhakkında bilgiler veren Prof. Dr. Ertap Akoğlu, “Koklear implant, ağır işitme kayıpları için uyguladığımız bir ameliyat. Koklear implant ameliyat ile takılan bir iç parça ve ameliyat sonrası bir mıknatıs aracılığı ile iç parçaya tutturulan bir dış parçadan oluşur. Dış parçanın görevi; sesleri toplayıp, kodlayıp iç parçaya iletmek. İç parça da bu sesi işlemleyip, işitme sinirine elektrik sinyali olarak iletiyor.Daha sonra işitme gerçekleşiyor. Doğuştan işitme kaybı olan hastamıza da koklear implantasyon ameliyatını uyguladık. Çok sık gerçekleştirdiğimiz ve Türkiye’nin belirli bölgelerinde yapılan bu ameliyatı İskenderun Gelişim Hastanesi’nde gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz” diyerek, bu ameliyat için gerekli alt yapının sağlanmasına ve uzman personelin istihdam edilmesine katkıda bulunan Gelişim Hastanesi Yönetimi’ne teşekkürlerini sundu.

 

İskenderun Gelişim Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Eray Albayrak kurban Bayramı öncesi bazı alınması gereken önlemleri anlattı.

Albayrak: “Koyun eti genel olarak yaklaşık %20 yağ içeriğine sahip olduğundan ve porsiyon başına büyük miktarda enerji sağladığından, büyük porsiyonlarda koyun eti tüketilmemelidir. Bayram yemeklerinin tadını çıkarırken yağ ve kalori tüketimini azaltmak için koyun etlerinin kaburga, incik gibi %6 yağ içeriğine sahip yağsız parçalarını tercih etmekte fayda var.

 

Bayram yemeklerinde yağ tüketimini ve fazla kalori alımını azaltmanın diğer yolları şunlardır: Daha düşük yağ içeriğine sahip yağsız sığır eti ve tavuk gibi diğer et türleri beslenmeye dahil edilebilir. Izgara için et parçalarının hazırlanması sırasında görünür yağların alınması oldukça önemlidir. Çok miktarda yağ ve kolesterol içeren iç organların tüketiminden kaçınılmalıdır. Gün içinde sunulan sadece bir ana öğünde et tüketmek ve bu öğünü akşam geç saatlere ertelememek oldukça önemli.

 

Etleri ızgarada pişirirken; soğan, domates, patlıcan, kabak ve havuç gibi sebzeleri de ızgara yapmakta fayda var. Çeşitli ızgara sebzelerin beslenmeye dahil edilmesi, bayram yemeğini renkli ve lezzet açısından zengin bir yemeğe dönüştürecektir. Bayram yemeklerinde çeşitli taze ve pişmiş sebze salataları sofrada yer alabilir.

 

Bayramın 4 günü boyunca bayram sofralarına dahil edilebilecek et dışında başka lezzetli besinler de var. Her öğünde baklagiller, kepekli tahıllar, az yağlı süt ürünleri, sebze ve meyve gibi diğer yiyecek türlerinin tüketimi ihmal edilmemelidir. Kepekli tahıllar, çeşitli renk ve türlerdeki çiğ veya pişmiş sebzeler gibi diyet lifi içeren besinlerdir ve kolesterol alımını azaltır, kabızlıktan korur.

 

Bayram yemeğinin ardından aktif olmak çok faydalıdır. Yürüyüş, bisiklete binme, top oyunları gibi keyifli aktivitelerle uğraşmanızu tavsiye ediyorum.

 

Et yüksek sıcaklıklarda pişirilirken, protein içeriğinden dolayı kanserojen maddeler oluşabilir. Etin mangalda ızgara yapmaktansa haşlanarak veya fırında pişirilerek hazırlanması tercih edilebilir. Yine de eti mangalda ızgara şeklinde pişirecekseniz, bunu daha kısa sürede gerçekleştirmek için eti küçük parçalara bölmek ve görünür yağlardan temizlediğinize emin olmanızda fayda görüyorum. Kömürün tam yandığından emin olup, eti alevden uzak tutmak ve sık sık köz üzerinde çevirmek gerekir.

 

Yemek sırasında ve sonrasında tüketilen gazlı ve şekerli içeceklerin miktarını olabildiğince azaltın. Yemek aralarında ve yemek sırasında su tüketimine özen gösterin. Bayram tatlılarının tadına bakılabilir, ancak makul miktarlarda ve doyurucu bayram yemekleriyle birlikte değil, mümkünse öğün yerine tercih edilmelidir. Kronik hastalığı olan kişiler, tüketebilecekleri et miktarı konusunda diyetisyenlerine danışmalıdır. Yağ ve sos açısından zengin malzemeler içeren salataların enerji değeri yüksektir ve bu nedenle ölçülü tüketilmesi önerilir. Tatlı olarak kek, bisküvi ve şeker şurubu içeren tatlılar yerine mevsim meyveleri tercih edilmelidir.

 

Organlarınıza yük bindirmeden, sevdiklerinizle beraber, keyifle, sağlıkla  ve paylaşarak çoğaldığınız bir bayram diliyorum.” dedi.

İskenderun Gelişim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Vecih Keklik, ayaklarda ani bir şekilde başlayan ağrı ve şişliğin damar tıkanıklığının habercisi olabileceğini belirtti.

Damar tıkanıklığında tedaviye zamanında başlamanın; oluşabilecek komplikasyonları önlemek açısından hayati önem taşıdığını ifade edenKVC Uzmanı Op. Dr. Vecih Keklik,  “Ani bir şekilde başlayan ayaklarda şişlik ve ağrı, damar tıkanıklığından kaynaklanıyor olabilir. Damar tıkanıklığına erken müdahale edilmezse hastanın hayatını kaybetme riski vardır.Kalp ritim bozukluğu, kalp kapakçıklarında darlık veya yetersizlik, kalp büyümesi ve kalp yetersizliği olması, kanser hastalığı, hareketsiz yaşam, periferik arter hastalığı, sigara, diyabet, hipertansiyon, obezite, bu hastalık için önemli risk faktörleridir.Ayaklarda başlayan ani ağrı, soğuma gibi şikâyetleriniz varsa, damar tıkanıklığı açısından kalp damar cerrahisine başvurmak önemlidir” dedi.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kemal Ağbaht, İskenderun Gelişim Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.

Doç. Dr. Kemal AĞBAHT kimdir?

2001 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde mezun olan Doç. Dr. Ağbaht, 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıpta Uzmanlık (İç Hastalıkları)’nı ve 2011 yılında Ankara Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları (yan dal uzmanlık)’nı başarıyla tamamladı. 2014 yılında Üniversiteler Arası Kurul Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıklarından doçentlik unvanını alan Doç. Dr. Kemal Ağbaht; Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı (araştırma görevlisi), Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Cumhurbaşkanı acil nöbetçi doktoru (ayda 2-3 nöbet ile geçici görevli), Hospital De Tarragona,Universidad Roviria i Virgili,Unidad de Cuidados intensivos y coronarios (Yoğun bakım ünitesi) Tarragona / İspanya, Çanakkale Gökçeada Devlet Hastanesi, İç Hastalıkları Uzmanı (Devlet Hizmeti Yükümlülüğü), Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı, (yan dal araştırma görevlisi), Diyarbakır Asker Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı (Askerlik yükümlülüğü: Bu görev sırasında Temmuz 2011 – Eylül 2011’de Çüngüş, Çermik, Bismil, Çınar, Mazıdağı, Baykan ve Sur Askerlik şubelerinde son yoklama askerlik meclislerinde askeri tabip), Balıkesir Devlet Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı (devlet hizmeti yükümlülüğü), İskenderun Devlet Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı (Doçent Doktor), Antakya Defne Hastanesi ,Tarsus MMT Amerikan Hastanesi’nde çalıştı. Doç. Dr. Kemal Ağbaht, Haziran 2023 itibariyle İskenderun Gelişim Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı.

’31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü’ kapsamında sigaranın zararları konusunda önemli uyarılarda bulunan İskenderun Gelişim Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Çiğdem Zuhur, sigara bırakmak için asla geç olmadığını ve sigara bağımlılığın tedavi edilebileceğini belirtti.

Sigara kullanımının, sağlığı olumsuz olarak etkileyen en önemli zararlı davranışların başında geldiğini ifade eden Uzm. Dr. Çiğdem Zuhur, “Dünya geneli her yıl yaklaşık altı milyon kişi, sigaranın yol açtığı hastalıklardan ötürü hayatını kaybediyor. Bu ölümlerin yaklaşık 600 bini ise sigara dumanından pasif etkilenmeye bağlı oluyor. Unutulmamalıdır ki, sigara bağımlılığı tedavi edilebilir. Önemli olan bırakmaya karar vermektir. Bu konuda göğüs hastalıkları uzmanından yardım alabilir. Siz de sigarayı bırakarak ve hayatınızda temiz bir sayfa açabilirsiniz” dedi.

 

İskenderun Gelişim Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Eray Albayrak; yetersiz posa alımı, yüksek dozda kullanılan ve vücuda zarar verebilen katkı maddeleri, tütün ve alkol, gereksinmeden fazla veya az beslenme, besinleri pişirme yöntemlerinde gerçekleştirilen hataların, küf ve toksinlerin kanser oluşumuna neden olabileceğine dikkat çekti…

Yeterli ve dengeli beslenme, sağlıklı vücut ağırlığını yakalama ve koruma, özellikle doymuş/ trans yağ içeriği yüksek besinler ve şeker tüketimini sınırlandırma, aşırı tuz tüketiminden uzak durma, sakatat ve yağlı et gibi besinlerden uzak durma, sebze ve meyvelere sofrada yer verme, ateşe doğrudan temas eden, çok yüksek sıcaklıkta pişirilen, tütsülenmiş besinlerden kaçınma, sağlıklı pişirme yöntemlerini tercih etme(buğulama, haşlama, fırında), haftada 2 porsiyon kurubaklagil tüketme, besinleri saklama/ hazırlama/ pişirme koşullarına dikkat etme, kabuklu yenilebilen meyveleri kabuğuyla tüketme, yeterli sıvı tüketme, alkol ve sigara tüketiminden ve tüketilen ortamlardan kaçınma, selenyum minerali ve E vitamininden zengin besinlerin tüketimine ağırlık verme beslenmenizle kanserden korunmanız adına dikkat edebileceğiniz bazı noktalar… Selenyum kaynağı besinler deniz ürünleri, et grupları iken;E vitamini kaynağı besinler ise yeşil yapraklı bitkiler, yağlı tohumlar ve bunlardan elde edilen bitkisel yağlar, tahıl taneleri ve kuru baklagillerdir.

Yapılan çalışmalar, alkol tüketimi ile birlikte özellikle ağız, yutak, yeme borusu, akciğer, kolon, rektum, karaciğer ve meme kanseri riskinde artış olabileceğini gösteriyor. Yüksek miktarda alkol tüketen bireylerde bile folik asidin kansere karşı koruyuculuğunu gösteren çok sayıda çalışma bulunmakta. Bu nedenle folik asit depolarınızı kontrol ettirin ve eksikliğini yeşil yapraklı sebzeler tüketerek tamamlayın, gerek görüldüğü takdirde takviye kullanabilirsiniz. Kimi çalışmalar düzenli yeşil çay tüketiminin mide kanseri riskini azaltabileceğini göstermiş. İçecek seçimi de oldukça önemli bir nokta.

Yine çeşitli sebze ve meyvelerde bulunan farklı fitokimyasalların kanser hastalığını önleyebileceği üzerine birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır. Likopen, beta karoten, lutein, zeaksantin, indoller, flavonoidler ve daha birçok mikro yapının kanserden koruyuculuğu adına özellikle domates, havuç, ıspanak, avokado, brokoli, soğan, sarımsak, üzümün sofranızda yer almasında fayda var.

Kemik sağlığınız kadar bağışıklık sisteminizde de önemli bir yere sahip olan D vitamini, sizi kanserden koruyor. Araştırmalar D vitamini eksikliği olan kadınların meme kanserine yakalanma riskinin diğerlerine göre daha fazla olduğunu gösteriyor. Özellikle kış aylarında daha da eksikliğini yaşayabileceğiniz D vitamini, kullanmayı planladığınız takviyeler arasında muhakkak yer almalı.

2013 yılından bu yana birçok bilimsel çalışmada artan sayıda zerdeçalın anti tümör etkisinin olduğu ve kanserde de olumlu etkisi olabileceği söylenmektedir. Yemeklerde yer vereceğiniz baharatlar arasına ekleyeceğiniz zerdeçal hem lezzeti arttıracak hem de sizi kanserden koruyacaktır.

Depremin ilk gününden bu yana Hatay’ın yaralarını sarmak amacıyla çalışmalarını aralıksız sürdüren Hatay Büyükşehir Belediyesi, larva, kemirgen ve haşereye karşı il genelinde çalışmalarını sürdürüyor.

HBB Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığına bağlı İlaçlama Birimi, havaların ısınmasıyla Hatay’ın risk oluşturan bölgelerinde, çadırkent ve konteyner kentlerde çalışmalarını yoğunlaştırdı.

Teknik donanımlı araçlar ve deneyimli personelle ilaçlama yapan HBB ekipleri, dezenfeksiyon, kemirgen ve larva mücadelesi, kireçme, naftalin-kükürt uygulamaları ve havaların ısınmasıyla sivrisinek, karasinek ve uçkun mücadele çalışması gerçekleştirdi.

HAŞERE İLE MÜCADELE İL GENELİNDE DEVAM EDECEK

HBB’nin nsan sağlığına zarar vermeden bilinçli şekilde yürüttüğü çalışmalar,  il genelinde devam edeceğini söyledi.